Gezegenler Toplantısı


Çok uzun bir zamandan sonra gezegenler yine bir toplantı düzenleyip balo salonunda buluştular. İlk olarak Güneş geldi tüm gezegenlerin kralı olarak. Altın sarısı tacıyla, kadifemsi kırmızı kostümü ve binlerce yıldızıyla. Hemen yanında Merkür yer almaktaydı,
Güneş’in elçisi olarak her şeyin düzenli olup olmadığını kontrol için. Gururlu bir şekilde Güneş yerini alıyor ki bu yer som altından yapılmış bir aslan tahtı.

Merkür Krala fazla yaklaşmamaya ne kadar özen gösterse de yüzü yine de bronzlaşmış fazla uzağında kalamayışından Güneş’in. Onunda elinde bilgeliğin gücü yılan asasını görmekteyiz ve kostümü sarı yeşil ışıklar yansıtmakta. Merkür’ün tahtı iki tane güzel kadın kafasından oluşmuş. Ve melek gibi kanatlar var başının üstünde ve ayakkabılarında. Güneş’e en yakın olarak tüm gezegenlerle sıkı sohbette görmekteyiz kendisini, bu yüzden de en son trendlerden hep Merkür haberdardır.

Daha tam yerini Güneş’in yanında almıştı ki kapıdan Ay girer içeri salına salına. Daha ziyade akıyor hissi uyandıran bir tempoda, fazla iddialı olmayan bir kostüm gümüşi renkte parıldayan ve içerisinden koyu mavi şeritler geçen. Kostümün üzerinden mini mini yengeçler tutunmuşlar. Ay Merkür’ün yakınına oturuyor, Güneş’in yanına oturacak olsa görünmez olurdu nitekim. Güneş her gece uykuya daldığında Ay ile Merkür Başak üzerinden buluşurlar ne de olsa…

Yine kapı açılır ve içeri Venüs ile Mars girer. Venüs’ün kostümü hafif dekolte altın bir kemerle bağlı. Beyaz bir Boğa’nın üzerindedir yan oturmuş vaziyette Mars’ta elini tutmaktadır. Mars’ın kostümü ise kırmızı bir zırh üstünde Koç ve Akrep resmi olan. Kılıcında hem pırıltı hem ateş bir aradadır. Mars Venüs’ün Boğa’dan inmesine yardım eder ve Merkür ile Ay’ın yanına oturtur. Kendisi ise Kral’ın karşısında yerini alır.

Bir zaman sonra yine salonun kapıları açılır ve içeri Jüpiter girer. Selamlama adına okunu çıkarır, yayını gerer ve boşluğa yollar. Bununla birlikte hemen şaraplar akar, en leziz yemekler masada belirir. Açlık iyice bastırır salondakileri ve hepsi artık sabırsızca yaşlı Satürn’ü beklemeye devam eder.

Zamanın Efendisi olarak epey bir geç girer içeri Satürn tüm sabırlar tükenmek üzereyken. Ağırbaşlı bir şekilde kendini yerine taşıttırır 7 hizmetkâr tarafından. Oldukça ciddi bir tavır içindedir her şeyde tecrübeli biri olarak. Tam yerine oturacakken zamanın başlangıcı olarak bir keçi balığı ışıldar.

Jüpiter, Ay ama özellikle Mars ve Venüs açılışı sıkı bir şarapla yapmayı önerirler. Herkes keyiflenince Merkür asasıyla yere 3 kere vurur ve Kral’ı konuşma için davet eder. Satürn’den artık onlara yakınlaşmıştır iyice. Kral konuşmaya başlar:

“Sevgili Dostlarım, bildiğiniz üzere zodyakta ki tüm sorumluluk bizdedir. Yeryüzünde yaşayan insanların yollarını daha iyi bulmaları için bu geceye bizimle birlikte çalışan Uranüs, Neptün ve Pluto’yu da davet etmiş bulunmaktayım.”

Birden salon aydınlanır ve dans eden bir enerji ile Uranüs içeri girer. Işığı sürekli renk değiştirmektedir. Hissettirdiği ise sınırsız özgürlük, zamanın önemsizliği ve bakışları kınar şekilde Satürn’ü süzer. Ama sonradan yerini gidip Satürn’ün yanında alınca ortak bir enerji oluşur; biraz daha “kontrollü güvene” dayalı.

Tam o anda bir ses yankılanır salonda, çok ruhani ve sevgi dolu tınılar yayılır ortama. Yokluktan kan kırmızı güller ve kalpler dağılır etrafa ve herkesin gönlüne sebepsiz bir huzur, sevgi yayılır, kumsala vuran dalgalar misali. Görünüşte Neptün tüm okyanusların sevgisini getirmiş gibidir hepsine. Öyle bir kaynakta durmaktadır ki hiç bitmek bilmez ve yaşayanların eşitliği gibi. Kaynağı sonsuz ve zamansız ama yine de tüm kâinatı kapsayan. Neptün yerini Ay’ın yanında alır. Çok melankolik bir tarzda elinde gümüşi bir kurdele sallandırmaktadır, bunu Ay’a uzatır. Böylelikle Ay daha da parlar ve Neptün’e âşık gözlerle bakar.

Birden salonda huzursuz bir kıpırdanma, yer altı sarsıntısı gibi ve herkes sessizleşir bir anda. Yerden bir delikten Pluto çıkar gelir salona. Kapkara bir pelerin, her şeyiyle karanlık sadece 2 kırmızı gözü gözüken. Kostümünün üzerinden kafatasları sarkmaktadır. Nefesi sonsuzluğa giden yoldur adeta. Güneş’in yanına doğru yönlenir en az onun kadar gururlu ve cesur bir şekilde.

Pluto yerine tam oturacakken üstündeki kara kostümü fırlatır atar ve altından gencecik altın sarı saçları olan bir erkek görünür. Kolunda ki bileklik bir sürü küçük akrepçikle bezelidir. Salondaki diğerlerine baktığında gözlerinden hayat dolu bir güç enerjisi fışkırmaktadır. Satürn bile dik bakamaz olur bir anda gözleriyle Pluto’ya.

Kral yanında oturan Merkür ile sohbetini bölüp konuşmasına devam eder:

“Sevgili Dostlarım, hepimiz hemfikiriz bu konuda zaten. Hepimiz iyi olduğumuz konularda insanlara yardımcı olacağız. Bugüne kadar 7 kişi olarak denedik Satürn’e kadar ama şimdi hep beraber daha iyi öğretmenler olabiliriz.

Güneş olarak her insanın içindeyim, yaşam kaynağıyım. O yüzden anlayacaksınızdır ki beni yaratan babam olarak Pluto’yu görmekteyim ve benden sonra sözü o alacaktır.”

Pluto’nun gözleri konuşmaya başlamadan yeşil yeşil ışıldamaya başlar:

“Her saçmalığında bir mantığı vardır. Bildiğiniz üzere, her bireyin en son yer alması gereken yer benim yanımdır. Ben –sebebim- her şeyin sebebi; olmuş olanın, olacak olanın ve olup bitenin. Benim özgür iradem tüm yaşayanların özgür iradesi olsun. Ben evrimi yarattım, ona güvendim. Sonuç olarak her şey benden gelip yine bana geri dönmekte. Yaptığım çok iyi gözükmese de, ölümlüler ölüm üzerine fazla kafa yormuyorlar. Beni yeraltında bilip ürkmüyorlar benden ama görmüyorlar ki küçücük bir ışık huzmesi bile yeraltından yani benden gelmekte. Onları yarattım özgür olsunlar diye, kukla olarak değil. Kendi özgür iradelerini kullansınlar diye. Bizim büyüklüğümüzü nasıl görürlerdi ki taa baştan cennette yaşamaya başlasalardı? Öl ve Ol mantığında beni bulurlar anca, yaşamdan ölüme deneyimleyerek beni en derinlerinde anca öyle bulurlar. Anca böyle sonsuz kurtuluşa ulaşırlar, düşe kalka. Hayatları kendi hedefleriyle dolu ama göremiyorlar ki tüm hedef doğup ölmekte. Her şey bize yeraltına geri dönmekte sonuçta.”

Güneş çok etkilenmiş olacak ki Pluto’ya döner ve:

“Sevgili Pluto, ben bu dediklerini anlayabilirim, ama çoğu insan anlamıyor. Hatta tam tersi, gereksiz sorunlar yaratıyorlar kendilerine, oysa hayat kalıcı değil hastalık bile olmasa sonunda ölüm var.”

Pluto:

“Sevgili Güneş, unutmayın ki herkes gönlünde sizden bir iz taşır. Milyarlarca Kral’da sizin gibi yönetmek isterdi. Siz de bilmektesiniz ki, hak ve haksızlıkları aydınlatansınız, herkese sıcaklık ve hayat verensiniz. İnsanlar kendileri çaba sarf etmeli bizim ışınlarımızdan faydalanabilmeleri için. Ben çok sorumsuz ve şakacı buluyorum onları. Ne de olsa kâinat ile kıyaslandığında dünya küçücük bir toz tanesi.”

Satürn söylenmeye başlar:

“Sevgili Pluto, siz her tür madde dünyasını yaratansınız ve yine de ölümsüz olan. Bu durumda hizmetkârımın gizlice oturduğum koltuğa koyduğu raptiyeyi düşünebiliyorum. Bu acı bile yaşamdan zevkimi kaçırabildi.”

Pluto:

“Söylenecek her şeyi söyledim aslında. Ama bedende güç vardır. Ki sen en iyi bilensin bunu; -sağlıklı bir beden içinde sağlıklı bir ruh oturuyorsa sağlıklıdır-. Sözü şimdilik Neptün ve Uranüs’e veriyorum yoksa en güçlü ben sanılacağım oysa ben de sadece Tanrı enerjisiyim.”

Neptün bu konuşmalar esnasında Jüpiter ile biraz şarap tüketmiştir bile, ağzının kenarını siler ve sevgi dolu ve düşünceli konuşmasına başlar:

“İnsanlar beni maalesef kandıran-yansıyan olarak görmekte tüm alışkanlık ve illüzyonlarında. Oysa tüm canlılara sonsuz sevgiyim ben. Ezoterikte arkadaşım Ay’a oldukça bağlıyım ve bazen insanlar bu yakınlığımızdan ötürü bizi birbirimizle karıştırabiliyor. Oysa Ay farkında, verebileceği kadar sevginin geri gelebileceğinin. İkimizde farkındayız duygularımızla oynandığında çok büyük acılara yelken açabileceğimizin. Ama yine de sevgiye olan inancımızı kaybetmiyoruz. Ama hayat enerjimiz gittiği gibi kendimizi köşemize çekeriz, savaş zamanı geçene kadar. Sorun şu ki, ne kadar çok insanı havalara çıkarır egosunu okşarsanız o kadar çok biz köşemize çekiliriz ve gerçek yüzünü o insanın göremeyiz. Ama o göklere çıkardığınız kişi de bir gün herhangi bir şeyden ötürü acı çeker, düşer işte o zaman tekrar bana döner, sonsuz sevgiye.”

Bir anda Uranüs ayağa kalkar ve sabırsız bir şekilde konuşmayı devralır:

“Tüm icatlar, tüm buluş ve gerçekler yaradılıştan bu yana var, insanların buna ihtiyaç duyuşları daha çok farkında olmaları içindir! Ama insan önce oluşunun sınırlarını görmek istiyor ki bunun üzerinden aşabilsin. Biraz uyanıklık biraz ilgiye ihtiyaç vardır bu durumda ama üzerinde çalışmadan da olacak şey değil bu değil mi Satürn?”

Satürn:

“Evet, içimden geçenleri söylüyorsun dostum. Ben geleneklere bağlı kalırım bilirsin, oluşumun mihenk taşlarına. Ama öğrendim ki her zaman doğru olan yol bu değildir. Sürekli yenilenen de kulağım vardır, neyle yer değiştirsem bu geleneği diye kulak kabartırım. Sorumluluğuma bağlı oluşumdan, senin iç özgürlüğün bende de yansır insanlara da yansıttığım sonrasında.”

Uranüs:

“Doğru yolda gözüküyorsun, farkındalığını zamanın ötesine taşımaya çalışıyor ve kendini eleştirebiliyorsun bu konuda.”

Satürn:

Böyle bakıldığında, değişmemek için bir sebep göremiyorum. Evrim kanunlarının da bir son kullanma tarihi vardır, insanlık doğru yolu sonunda bulacaktır yine bir şeyler kritikleştiğinde dünya üzerinde.”

Jüpiter:

“Bende söze giriyorum yoksa sadece şarap için geldim sanacaksınız. Bildiğiniz üzere olan bitene iyimser bir gözle bakıyor ve her şeyin her şeyle birlikte olduğunu düşünüyorum. İnsan yaradılışı gereği yine bardağın boş yarısını ve acı anıları saklıyor kendine oysa ben onları o kadar iyilikle doldurmaya çalışırken. Unuttukları şey benim sunduğum şansın önce sıkı bir çalışmadan geçirdiğidir özellikle çalışkanlara sunulduğunu unuttular. Aynı zamanda olası tüm dinler için de karşılıklı anlayışla ilerleyebilirler. Uranüs’ten ezoterik anlamda şöyle bir ricam olabilir, insanlara daha yeni seçenekler sunması ki böylelikle insanlar yeniliklere yönelebilsinler bu çağda.”

Neptün:

“Bazen dünya ve üstünde yaşayanlar sorunları büyütüyor oysa her şeyin cevabı sevgide, sevgiyi neden son koz olarak kullanmak zorunda bırakıyorlar ki kendilerine anlamıyorum. Senden sonrasını senin devamını sevmek bu kadar zor gelmemeli insana –kendin gibi sevmek karşındakini-.”

Mars:

“Ben enerji, coşku ve yaşam enerjisi için uğraşıyorum insanlarda. Ne zaman kavga etseler bu onlarda savaş enerjisine-yıkıma sebebiyet veriyor. Affedersiniz ama bende Pluto’nun akrepte ki yöneticisiyim sonuçta. Bir vakit geliyor ve doğruyu yapma fırsatları doğuyor. Aynı zamanda cinsel enerjiyle ölüm ile yaşamı birbirine bağlıyorum.”

Venüs:

“Ben aşkın dostuyum, aynı zamanda keyfin; her yeni günden bir kutlama yaratmaya çalışıyorum. Ama yine de herkes üzerinde eşitlik ve balansı doğru tutmam gerekiyor. Dozaj önemli değil mi Jüpiter? Biraz fazlası yaşam enerjisini yükseltir çoğu ise dağıtır. Karaciğerin ne durumda bu arada Jüpiter?”

Jüpiter:

“Karaciğerim iyi durumda, her şeyin anlamı önemli sonuçta. Dünyaya çok bağlıyım ama benim için en önemli olan konu, insanların ruhlarını canlandırıp tüm anlamsızlıklarda ki anlamı keşfetmeleri. Biraz felsefe olmalı, inançta önemli bir konu. Bildiğiniz üzere gözümün biri dışarı bakar diğeri içeri. Orada hep balıkta Neptün’e rastlarım ve ezoterikte ki yöneticisi Pluto’ya.”

Uranüs:

“Biraz eski kafalı gelsen de yine de içimde bir şeyleri uyandırıyor dediklerin. Benim yaptığım bir şeyi her yönünden incelemek ve göstermek. Özgürlük hissini dağıtıyorum üzerlerine. Ama sonuçta herkes kendi içini yoklamalı Satürn’ün ötesine geçebilen her şey. Gördüğüm şu ki, bilime yönelen insanlar ve yine de birbirlerine bağlılar yaratılış itibariyle.”

Jüpiter:

“Astrolojide benim alanım, orada her şey yer gök birbirine bağlı, birbirinden habersiz hareket edemez; madde ve ruh dünyası iç içe. Bunlar birbiriyle ilerleyebilmelidir ki zıtlık oluşmasın.”

Merkür:

“Gençler çok çalışmalı, tüm ilimi bilmek yaradılışı vs ve maalesef çoğu ilgilenmiyor bunlarla. Yaratıcı ruha yönelen çok az genç kaldı, her şey hazırda. Çoğunlukla yaptıkları sürüyle ilerlemek.”

Satürn:

“Ben değerli geleneklerden sorumluyum, herkesi rahatlatan bilindik şeyler. O yüzden madde dünyasını garantiye almakta önemlidir. Bir takım şeyler yine de değişmek zorunda kalacak istemeseler de umarım o vakit şu sıra Oğlak’ta ki Pluto’da bana yardımcı olur. Bir şeylerin yenilenmesi için bir şeylerin yok olması lazım sonuçta toprağa tutunabilmek için.”

Pluto:

“Evrim-yaradılış yara aldığında ben devreye giriyorum, zamanla oluyor tabii tüm bunlar. Genelde insanın yenilişi derine inmesi ve kabullenmesiyle oluşuyor. Bizlerde sadece yaşam ve ölüm işler insana göre anlaşılması zor şeyler. Uranüs ve Neptün’de bana bu konuda yardımcı oluyorlar; değişim konularında.”

Bu vakitte Ay’da Neptün’ün kucağında uyuyakalmıştı. Merkür gözleri kör gibi dolanıyordu. Nihayet Ay’da uyandı ve ışıltılı gözleriyle sordu:

“Önemli bir şey kaçırdım mı?”

Neptün:

Sevgili küçük dostum. Esasında her şey yanılsama ve illüzyon! Sadece bunları kalıba koyamazsın beyninin içinde. Tek gerçek sevgide, sonsuzlukta. Sis duvarımın arkasında en gizli sırlar yatmakta. Her egoyu “Ben”i yok edip eritmekte; en yüksek benlik çıkabilsin diye ortaya. Hiçbir şartı da yoktur, karşılıksızdır sevgi; varsa da bir dileği o da herkese dağıtılıp çoğalmasıdır sevginin.”

Jüpiter:

“Bu buluşmayı müzik eşliğinde dans ederek kutlayalım. Bu kadar katı olmayın insanla, biz Tanrıların bile karanlık geçmişleri var nitekim.”


Arnold Buchenrieder tercüme KuKi