Yay burcunun temsil ettiği uzun yolculukların, inancın, farklı kültürleri deneyimlemenin nasıl bilgeliğe ulaşma yolu olduğunu kısaca ve güzel açıkladığını düşünüyoruz.
Hacı Yolculuğu Bir Sınavdı
Eski zamanlarda bir mümin için çile çekme, olgunlaşma, bilgeleşme anlamına gelen Hac, kazandığı o olgunlaştıran yolculuk anlamını yavaş yavaş yitirirken, kutsal yerleri görmek gibi turistik bir faaliyete indirgenmek isteniyor. Oysa ulaşım ve konaklama imkanlarının böylesi gelişmediği ve sınıflar arasındaki uçurumların bu kadar net olmadığı zamanlarda, Anadolu’dan, Hindistan’dan ya da Afrika’dan yola çıkan bir Müslüman için, tüm dünyasını değiştiren, onu türlü belalarla sınayan bir yolculuktu hac.
Bir hacı adayı çıktığı aylar sürecek bu yolculukta, parası yoksa her köyde ve kasabada bir tanrı misafiri olarak konaklar, yeni coğrafyaların yeni insanlarıyla tanışırdı. Issız bir bozkırdan geçerken gördüğü tek köye sığınmaktan başka çaresi olmazdı. Yolunun üzerinde farklı inançlardan, farklı üretim biçimlerine sahip onlarca topluluğa rastlar, onların hayat felsefelerinden, dillerinden kendine bir şeyler katardı.
Hac yolu insanın alışkanlıklarını değiştirir, statükolarını yıkardı. Hacı adayı aynı şeyleri yiyemez, alıştığı yatağında yatamaz, rahat rahat kendi dilini konuşamazdı.
Hacı adayları zengin olsalar bile, lüks tahtırevanların bulunduğu kervanlara soyguncuların saldırmayacağının bir garantisi yoktu. Çölün ortasında yolunu kaybetmiş kervanların sıcaktan ya da susuzluktan telef olmasına çok sık rastlanırdı. Gezginleri aldatmayı ve soymayı iş edinmiş kurnazlara ve haydutlara denk gelen hacılar başta kandırılırlarsa da sonra kolay lokma olmamayı öğrenirlerdi.
Nihayetinde kutsal saydıkları o mekana geldiklerinde, hacılar zaten değişmiş ve dönüşmüş bir insanın gözüyle bakardı artık kendi inancına. Uğruna acılar ve zorluklar çekilen her şey gibi, unutulmaz bir deneyim olurdu bu mükafat.
Hacı Olmanın Saygınlığı
Eğer bir tüccar ya da gezgin değilse, eski toplumun insanı orta yaşlarına gelinceye kadar kendi köyünün dışına nadiren çıkardı. Bu yüzden de küçük bir dünyaya, dogmatik düşüncelere sahip feodal toplum insanı için tüm yaşamını değiştiren, dünyasını genişleten bir yolculuktu hac. İnsana kurulu düzenin alternatifleri olduğunu öğretir, onu daha bilge, daha tahammüllü, daha cesur kılardı. Bu bakımdan parayla alınıp satılamayan bir şeydi.
Hacı olmayı saygıdeğer kılan da buydu. Kişiyi sözü dinlenir hale getirmesinin nedeni, hacının sadece Mekke ve Medine’yi görmüş olması değil, oraya varıncaya kadar geçtiği yollarda edindiği deneyimler, tanıdığı insanlardı.
Yazılı kaynağın çok sınırlı olduğu bir kültürde, hacılar en çok şey görmüş insanlar oldukları için statü edinirlerdi. Pahalı mağazalardan alınmış giysiler içinde, “first-class” uçak koltuklarıyla başlayan ve Zemzem Tower’ın klimalı açık büfesinde devam eden yolculuklardan değildi onların yaşadıkları...
Eren Buğlalılar
Çok güzel bir yazi... Teşekkürler...
YanıtlaSilve de mantıklı ;)
Sil