Aşk Zorlu Bir Karttır


Astroloğun hüneri –sizin hüneriniz- bir denge noktası bulmaktır. Bir tarafta, son derece küçük detaylarla sınırsız bir örümcek ağı oluşturan yaşam. Diğer tarafta, astroloji: bu örümcek ağını temsil etmeye çalışan birkaç düzine sembol. Sembollere fazla dalarsanız, yorumlarınız ya değersizleşir ya da havalarda uçar ve anlamsızlaşır, günlük deneyimlerden uzaklaşır (Akrep’te, onikinci evinizde dokuz planet mi? Bu eski yaşamlarınızdan birinde Lemuria’da Kara Büyü yaptığınızı gösterir?). Diğer yönde aşırıya kayarsanız, sembollerden uzaklaşır ve yaşama fazla ağırlık verirsiniz. O zaman ne olur Astrologların basitleştiren, netleştiren diyagramlarını kaybedersiniz ve aklınız astroloji kitabını aldığınız günden önceki gibi karışır. Eski kavgalar yeni sözcüklerle bezenmiş olarak ortaya çıkar… “Senin insanı çıldırtan, pederşahi, hükmedici Satürn’ün”… “Senin yapmacık, yaltaklanan Balık Ay’ın”… Çözüm dengedir. Kaldırabileceğiniz kadar karmaşayı kabul edin ve o noktada durun. Rahat edebildiğiniz düzeyi bulun. Astroloji esnektir. Onu kendi gereksinimlerinize ve akılsal güçlerinize göre şekillendirin. Bir gözünüzü gerçeklerden ayırmayın. Diğer gözünüzle haritalararası açıları ve evlere hangi planetlerin yerleştirildiğini takip edin. Ama asla sembollerin sizi boğmasına izin vermeyin. Aklınız karışmaya başlayınca, bir adım gerileyin. Geçici olarak kaba genellemeler yapmak pahasına da olsa, astrolojiyi sadeliğe doğru esnetin.

AŞK ZORLU BİR KARTTIR
Astrolojik açıdan bir beraberlik ne kadar uygun veya uğursuz görünürse görünsün bu doğrudur. Bu zorlu kartı oynarsanız her beraberliği yürütebilirsiniz. Dövüşler muhteşem olabilir, engeller aşılamaz görünebilir. Ama sevgilileri birbirine bağlayan gönüllü, amaçlı bir sevgi olunca kişilik çatışması bir doz zehirli sarmaşıktan veya çalıdan fırlayan dövüşken bir kediden daha tehditkar değildir. Doğum haritaları ne kadar uygun görünürse görünsün, hiçbir yakın ilişki sevgi olmadan bir yıldan fazla süremez. Sevgililer ilişkinin şokundan insan ruhunun dondurucu ıssızlığından gelen don fırtınasıyla kendilerini savunurlar. Önemli olan parlayan gözler ve güller değildir. Burada kullandığımız sevgi sözcüğü, insanoğlu gibi, duygulardan daha fazlasıdır. Sevgi, tüm iyi duyguların bir süre için yok olduğu anlarda bile geçerli olan bir dürüstlük ve ilgi taahhüdüdür. Birlikte büyüme vaadidir, affetme, sabır ve alçak gönüllülük vaadidir. İnsanlar sevgi alış-verişinde, Venüs ve Mars, Merkür ve Satürn tarafından programlandığını farz etmek gibi ölümcül ve aşağılayıcı bir yanılgıya düşmemelidir. Sevgiye astrolojide; Venüs’ün konumunun temsil ettiği konular üzerinde çalışarak, yanlış anlama iblislerini kovarak, öfke ve güvensizliğimizi devre dışı bırakarak, davranışlarımızı kimi zaman haritalarınıza göre ayarlay.arak (İsa nın yaptığı gibi büyük fedakarlıklar değil, sadece küçük ayarlamalar yaparak) ulaşılabilir. Kendini sevgiye adamak asla kolay değildir. Hatta cinsiyet rollerinin değişim geçirdiği ve ailelerin dağıldığı bu çağda, eskisinden daha da zor. Psikoterapi gibi astroloji de bir çözüm değildir. Sadece bir destek, bir yardımcıdır. Astrolojinin amacı; sevgi ve sevgiyi yürütmek, birbirinizle yüzleştirip-büyüyüp ortak adımlar atabilmeniz, ortaklıklar sorumluluk ve sürekli değişim renkleriyle boyalı yerleri görebilmeniz ve asla tuzağa düşme renklerini göz ardı etmemektir.

SEVGİ
Hiçbir şey bizi bu kadar çıplaklaştıramaz. Gözlerimizin arkasındaki meleği hiçbir şey bu kadar çabuk ortaya çıkaramaz. Özel deliliğimizin maskesini hiçbir şey bu kadar çabuk düşüremez. Kim aşk tarafından yükseklere uçurulmamıştır? Kim gizli bir şefkat anında dünyanın değiştiğini hissetmemiştir? Ve kim sabahın üçünde gözleri faltaşı gibi açık, aşk tarafından boydan boya yaralanmamış, kanlar içinde terk edilmemiş ve yalnız kalmamıştır? İnsanlar “yakınlık korkusundan” modern bir hastalıkmışçasına söz ederler. Bu delilik. Ben bir çay kaşığı kadar aklı olup da yakınlıktan korkmayan insana rastlamadım. Tehlikelidir. Müthiş bir güçtür. Birkaç kez dut ağacına çıktık mı, dut ağacına çıkmanın ne demek olduğunu öğrenir ve kanıt olarak da yara bere izleri taşırız. Çoğumuz aşk konusunda “bir kere yandık mı, iki kere düşünürüz” ve bu belki de o kadar kötü değildir. Tabii ki deneyimle ilgilidir. Bununla birlikte çoğumuz aşkı tekrar yaşarız. Aşk bizi bir mıknatıs gibi çeker ve sadece aşkın ümitsizliğe sürüklediği insanlar bunu bir çeşit delilik olarak görürler. Aşka, duraksamayı doğuran nedenlerle döneriz: bilgelik ve deneyim için. Biz kez kendimize sevmek için izin verince, sonuç ne olursa olsun tiryakisi oluruz. Onun dışında çok az şeyin, onun yarısı kadar bile keyif vermediğini fark ederiz. Ve öğrenmeye açıksak, hiçbir gücün, akıl sağlığı ve iç huzura giden uzun yürüyüşümüzü bu kadar radikal bir şekilde hızlandıramayacağını öğreniriz. Nadiren, aşkın kötü sonuçları bir kişinin omuzlarına yüklenir. Sevgililerden biri o anda gerçekten bu tür bir sıçramayı yapamayacak kadar sorumsuz, bencil, yaralanmış veya seks konusunda aklı karışmış olabilir ve öbür sevgili ortada asılı kalır. Ama bu nadiren olur. Çoğunlukla aşk kötü gidince, cinayet silahında iki kişinin parmak izi bulunur. Hayatımızda aşkın başarılı olması için yardıma gereksinimimiz vardır. Aslında, alabileceğimiz tüm yardıma ihtiyacımız vardır. Astroloji aşkı yaratamaz. Astrolojinin yapabileceği sevgi sürecinde yardımcı olmaktır. Aşıksanız, siz aşkınızı bir hazineye dönüştürürken, astroloji burada şefkat, şurada güç, bu alanda inceleme, şu alanda eşinizle ilgili zor sorular sunarak, sizi yönlendirir ve bu duyguları geliştirmenize size yardımcı olabilir. Astroloji tüm bunları yapabilir. Ama sevmeyi siz kendi başınıza başarmak zorundasınız.

Gökyüzü Ortaklıkları-Steven & Jodie Forrest

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

iZ BıRaK ...