İnanç Sistemi

Bir soruna odaklandığımızda işin içinden çıkamayız çünkü o an olaylara “at gözlüğü” ile bakmaktayızdır. Bunu şöyle düşünebiliriz; evin içindeysek ve de yangın çıkmışsa bir odasında biz komple bina yanıyor diye bir hisse kapılabiliriz. Diğer odaya geçebildiğimizde tedirginliğimiz biraz daha azalır. Dış kapıya yöneldiğimizde apartmandan duman kokusu gelmez biraz daha ferahlarız. Binanın dışına çıktığımızda ise geniş bir bakış açısına sahip olur ve sadece yangının mutfakta olduğuna kanaat getiririz.

Yay burcu Jüpiter yönetimindedir ve de aynı zamanda “inanç” konusunun Yay – 9.ev – Jüpiter açıları bağlamında oluşundan ve bu da “inanç” ihtiyacımız olan din’i de kapsadığından bu resmi uygun gördüm daha geniş bir perspektive sahip olabilelim diye.


Genelde astrologlar inanç denince din içeriğini baz alırlar ancak ben tüm inançları dahil ediyorum. Çünkü en basit örnek Ateist kişi de bir inanca bağlıdır, Tanrı’ya inanmamayı tercih etmiştir ki bu da bir inançtır. İnanç bir nevi tutunduğumuz daldır su da batmamak için. Mesela ateizm din-sizlik oluşundan halk dilinde yine din’e indirgemiş oluyoruz inanç meselesini o vakit genişletelim at gözlüklerimizi çıkarıp.

Mesela astrolojiye inanıyor (tutunuyoruz) olabiliriz ya da tuttuğumuz takımın mutlak galip geleceğine (bütün elimizdeki parayı o haftaki iddaa kuponuna yatırmış olabiliriz) veya çocuğumuzun çok başarılı bir işkadını olacağına inanıyoruzdur ya da bir gün bize büyük bir miras kalacağına bağlamışızdır (inanmışızdır) tüm hayatımızı.

Mesela deyip başlayıp örneklediğim şeylerin tezatı ise “fanatizm” boyutudur. Çünkü fanatik bir şekilde o kuponun tutacağına bel bağlamışızdır, her tür karşı savunmayı dinlemez, duymaz, karşımızdakini susturur ve de baskın konuma geçmeye çalışırız. Fanatik bir şekilde hatta kırıcı bir şekilde dahi yapabiliriz tüm bunları. İşte bu durumda bizden farklı inançlara sahip olanlara da (dinlere de) bu şekilde yaklaşırız, onları susturarak, duymayarak hatta yok sayarak…

Din ile fanatizmin de bu derece kolkola oluşu bu sebeptendir ki Yay yani Jüpiter’in kötü yüzü de bize burada fanatizmi sunar önümüze. Kayıp ve kazanç kolkoladır, mutluluk ve hüzün kolkoladır aynı şekilde inanç ve fanatizm kolkoladır. Önemli olan dengeleyebilmektir.

Mitolojide ki adıyla Jüpiter yani Zeus tanrıların dağı Olympos’tan herşeye geniş bir açıdan bakabilmektedir. O en yüksek dağa çıkıp hadiseleri oradan değerlendirir bu yüzden de kendisine “Tanrıların Tanrısı” adı verilmiştir. Buradan yola çıkıp şimdi ekteki resmimizi yeniden inceleyelim lütfen.

Hangi inanca mensup olursa olsun herşeyden önce o kişiyi de bir yaratan vardır, bizimle aynı havayı solumakta, aynı şekilde karnının doyma ihtiyacı vardır. Şimdi biz bu resimde ki insanları yargıladığımızda onlar sanki karınlarının doymasını haketmiyormuş gibi, onların yaşama haklarını ellerinden almaya çalışırız neredeyse. Onlar deyip ötekileştirdiklerimiz cenneti haketmez, insani ihtiyaçları haketmez, insan yerine bile koymayız yeri gelir. Bunlar hep at gözlüğüyle baktığımızdandır.

Jüpiter’in bize anlatmaya çalıştığı ise burada herkesin herşeyden önce insan oluşu ve her insanın da temel ihtiyaçları olduğu üzerinedir. Resimde ki ilk insana “Müslüman” demişiz Müslümanlık ilk din olmadığı halde sadece bu yazıyı okuyanların genelinin bu dine mensup oluşundan. Oysa ondan önce tüm dinlerden önce baktığınızda oysa din’sizlik vardı; çünkü kaç milyar yıldır varolan dünyaya hemen peygamber gelmedi; onların bir “dini” inancı yoktu. Onlar da güneşe tapıyordu, çalıya çırpıya boğaya tapıyordu, çünkü her canlının bir şeye tutunma yani “inanmaya” ihtiyacı vardır. Şimdi bu ilk insanlara Peygamber gelmediği halde nasıl “bunlar cehennemlik” diye kesin bir yargıya varabiliriz ki? 

En tepeye çıkıp üstbenlikten bakmanın amacı şudur aslında:
Bütün dinleri bilip, okuyup saygı duymak ve içlerinden doğru yanları çıkarıp hayata geçirmektir. Sonuçta hangi dine mensup olursak olalım bütün dinler diğer peygamberleri kabul eder, o vakit o dinin güzelliğini niye kabul edip hayatlarımıza uyarlamayalım ki? Nasıl bir camii de ibadet edilebilecekse aynısını kilise de de yapabilirsin, yeter ki ibadet etmeyi iste? Bunu çayırda piknik yaparken de yapabilir evinde de. Yaradan senin içinde sonuçta…

Musevilerin 10 emri tüm dinlerin özetiyken, Hz. İsa’nın “taş atana ekmek at” felsefesini çok severim gibi… Güzel örnekleri bulup hayatlarımızı daha yaşanası kılıp içimizde ki boşluktan kurtulup özgürleşmektir “inanç” denilen olgu…

En nihayetinde Zeus en yüksekten bakarak o geniş perspektive sahip olduğunda ve de aynı zamanda “özgürlüğü” simgelediğinden belki de özgürlük tüm dinlerden özgürleşmektir ve içinde ki Tanrı ile hiçbir ibadethaneye ihtiyaç duymadan sadece muhabbet etmektir kendi doğrunla içinde ki Yaradanla…

KuKi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

iZ BıRaK ...