aKReP ve Ölüm


Uyku tulumunda uyuyorsun, hareketsiz aynı bir mumya gibi. Çöl güneşi yükselmektedir iyice. Isısı öyle artmakta ki, ağzındaki altın dişler erimeye başlamış sanıyorsun. Sonra fark ediyorsun: Tek harekette ölmüş olacaksın! Bir akrep uyku tulumunun içine girmiş ve tam göbeğinin üstünde yatmakta. Hatıraların canlanıyor, eşinle olan kavgaların, belirsiz güç savaşların işyerinde sergilediğin; oysa dün bunlardan başka bir şey düşünemez olmuştun. Hayatının odak noktasına oturmuştu bunlar. Ama ya şimdi? Akrep göbeğinin üstünde yatarken tüm yaşananlar öyle boş gözüküyor ki şimdi sana, çok uzaklarda ki bir yıldız gibi uçup gitmiş sanki yaşanmamışlar gibi… Akrep göbeğinin üstünde oturdukça sadece o an’a odaklanıyorsun, zaman akmıyor orada öylece duruyor. Beynin yaşam ve ölüm arasına saat kurmuş ve dakikaları sayıyor gibi o öylece oturdukça orada. Bu farkındalık akrep olmaktır dostum…

Son nokta

Orada öyle oturup astroloji kitabını okuyorsun. Ruhun bununla meşgul. Büyük ihtimalle sakin bir konumdasın, rahatsın. Doğumundan bihabersin. Ölümün henüz öngörülmemiş, sana uzak. Doğum ile ölüm arasında bir yerdesin adeta. Yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışıyorsun. Ama bir düşün: Öyle bir dünyanın üzerinde yaşıyorsun ki her yanında atom raketleri atılmakta. Böyle baktığında yaşadığın yere, pamuk ipliğine bağlıdır aslında hayatın; oysa o delilerde bu dünyada yaşamakta. Kimisinin tabancaları var, başkasının nötron bombaları. Bunlardan kaçabilsen de sana faydası yok: Sen içinde hapissin bir orkide gibi anında koparılabilirsin. Bunu bilmek bunun farkındalığını yaşamak ürkütür bizi. Mümkün olsa gözlerimizi kapardık olan bitene. O yüzden hayatımızı planlıyoruz; hayat sigortalarımızı yeniliyoruz her sene ve olabilecek en kötü senaryoyu savuşturuyoruz beyinlerimizden. Ne olurdu tabu olan ölüm cümlesini sözcüklere dökebilseydik? Cümleler sarf edildikten sonra ölüm üzerine ne olurdu? Aynı uyku tulumunu akreple paylaşan adam gibi; o vakit seçeneklerimizi görebilirdik. Gelecek hayallerimiz sahne arkasında yer alırdı, geçmiş sisin içinde kaybolurdu. Sadece o an’a odaklanırdık ve daha hiçbir şey o an’dan önemli olmazdı ölümün nefesi göbeğimizde yatıyor olsaydı. Her şey giderdi geliştirdiğimiz; kibarlığımız, saygınlığımız her şey! Sadece gerçek kalırdı hiç olmadığı kadar çıplak bir gerçek. O an’a kadar hiç bilmediğimiz sormadığımız kalırdı: Kimim ve ne istiyorum!

Uyku tulumundan girdiği gibi dışarı çıkıp çölde gözden kaybolsaydı akrep, kâbus gibi tecrübenin yanı sıra minnet kalırdı geriye. Belki akrep gittikten sonra geçmiş ve gelecek aynı zamanda illüzyonlarımızı bir kenara bırakırdık. İşte bu akrebin son noktasıdır: Bu yoğunlukta yaşayabilmek. Maskeleri ve rollerimizi reddetmek. Daha fazla korkunun hayatımızı kontrol etmesine izin vermezdik. Bilinmeyeni bilindik yapmak-üzerinde konuşmak- tabu olan her şeyin (seks-ölüm vs). Akrebin hedefi, hayatın her anını son anmış gibi yaşamakta yatmaktadır.

Strateji

Farz edelim ki doktorun sana 6 ay ömrün kaldığını söylüyor. Ne yapardın? Ve diyelim ki hala köşede 1 milyon Euro’n var. Artık özgürsün, paranda var, istediğini yapabilirsin ama aceleyle çünkü sadece 6 ayın var.

Kimisi belki dünya turu yapardı, kimisi tüm günahlarını affettirmeye çalışırdı geçmişinde sebep olduğu. Ancak başarıyla bunu göğüsleyenler öncelikle şunu yapardı: Öncelikle arkalarına yaslanıp derinlerine inerlerdi ve orada ne yapmaları gerektiğini hissetmeye çalışırlardı. Düşünmek değil bu bahsettiğim, içiyle irtibata geçmek. Burada akrebin stratejisine başvurmalıyız: Duygulara başvurmalı mantığa değil! Neden? Çünkü mantık genel ve özel değildir. Mantıksal bir sürü seçenek olabilir, mantıksal açıdan birden fazla mesleğe sahip olabilir, birden fazla eşlere gidiyor da olabilirdik. Mantık sadece amacına hizmet eder: Komik ve imkânsız olana, oysa akrepte duygulara yönelmelidir.

Şans dediğimiz şey uğruna çabaladığımızda sahip olduğumuzdur. Bir şeye çabaladığımızda gördüğümüz hep şu olur, hiçbir zaman mantıklı bulmayız edindiğimizi sonunda. Akrep bilir bunu. Hep şöyledir: Ölüm prensipleri hep öne çağırır. Akrepte ise bu prensipler yıkılır duvar gibi sadece hissetmek ve duygular rol oynar. Ve cesaret işidir tüm duyguları tek duvarsız dışa vurmak. Ölüm üzerinde düşünmek akrebe yardımcı olur kendini bulmada ve olduğu gibi kabul etmede. Şok edici gerçekler onu kendiyle yüzleştirir.

Asıl strateji şu olmalı; ölümün gerçekliğini tümden sorgusuz sualsiz kabul etmek tüm canlılar üzerinde; kendin dâhil. Bir öğretmen gibi sindirmek bilmek ölümü. Kendine ölecekmiş gibi an be an o soruyu sormak: “Şimdi şurada hayatım sona ermekte, ne yapmak isterdim? Gerçekten önemli olan nedir? Hangi davranışlarım ölümsüzlüğüme sebebiyet verirdi?”

Popüler astrolojide akreplerin seksi oldukları iddia edilmekte. Gerçek payı vardır ama yanlış anlaşılmaya açıktır. Gerçek olan şudur ki; seks ile duygusal enerjimizin birbirine bağımlılığı. Cinselliğimizi duygularımızla kabul etmeliyiz fiziksel seviyede tutmamalıyız. Her an’ı son an’mış gibi yaşamakta yatmakta hayatın anlamı. Fiziki özelliklere değil de duygulara eğilimimizde sır. Toplumların belirlediği tarzdakilere güzel dememek kendi güzelimizi seçmekte yatmakta cinsellik duygular ile birleştiğinde. Bu duyguların farkında olmak; tüm ölümlü canlıların huzurlu bir yaşam sürmesinde önemlidir.

Beceriler

Bilinen ve bilinmeyen arasında akrep hiçbir duygusunu daha ziyade güdüsünü bastıramaz. Hissettiğini döker. Yaradılıştan güvensiz oluşundan herkesin diğer yüzünü görmek ister öncelikle.

Gölgeler

2 gölge ile sınanmaktadır akrep: Kendinin fazla farkına varma ya da az. İkisinden birinde denge tutturulamazsa zehrini akıtır.

Almanca Ders Notlarından tercüme KuKi