Şiron


Satürn dersinde birileri bir şeye itiraz ediyor ya da çok ihtiyacımız olan bir şeyi bizden saklıyorlar gibi hissederiz. Şiron da ise haksız yere yaralanmış ya da aşağılanmış hissederiz. Hiç olmadığımız kadar dağılmış ve yara almış hissederiz. Masumiyetin ve bütünlüğün dağılması gibi. Bir şey bizi olduğumuz yere kilitledi, yere vurdu ve biz hayatın başka bir yolunu seçmek zorunda bırakıldık. Satürn yarası kişiseldir Şiron yarası ise kolektiftir.

Satürn’de eksik bir yanımızdır acısını hissettiğimiz. Satürn derslerinde kendimize “Bir şeyimin eksik olması benim hatam değil. Bir şeyler tam oturmuş değil bende” deriz. Satürn’de suçu başkalarına atarız. Şiron’da ise “Hepsi benim hatam” ya da “Herkesin hatası” deriz. Herkesin derken tüm hayatın, sistemin bize ettiği haksızlıkları dile getiririz aslında.

Şiron ile Satürn arasında ki fark; Şiron da çok derin bir kızgınlık yatar, çok sertleşmiş ve katıdır çünkü kişi sürekli bu haksızlığa uğramıştır. Şiron “Hayat beni fena vurdu ve hepinize bunu ödeteceğim” der. Şiron yaralı bir hayvan gibidir, haksız yara almış olan ve bir türlü kanamasını durduramayan. Kasıtsız ve de haksız alınmış yara. Hayvan besleyenler bilir, eğer bir hayvan yara almışsa siz ona yardım için bile yaklaşsanız ısırmaya ya da ürkütmeye çalışır o acısıyla.

Şiron kara koyundur. Şiron yaralarına örnek mesela; uçak kazasında ölmek, savaşa gidip dönmeyen baba, din-dil-ırk ayrımlarına maruz kalmak, terörist bombasına yakalanmak… hep hak edilmeyenler.

Bu tarz yaralarla baş etmek çok daha zordur çünkü suçlu yoktur. Suç ya toplumun-sistemin tümünde aranır ya da Allah’ta. Satürn’de de iyileştiremeyeceğimiz yaralarımız vardır çocukluğumuzu geriye sarıp istediğimiz gibi yaşayamayacağımız gibi, zamanla ilgili. Satürn derslerinde hiçbir şey kendiliğinden kişinin ayağına gelmez, sıkı çalışma ve disiplin gerektirir ama Satürn yaraları iyileşebilir seçimlerimizle. Şiron’un açtığı yarayı hiçbir zaman saramayız ama başka bantlar kullanabiliriz kanı durdurmak için. Şiron “yaralı şifacı” olarak genelde astrologlar hep şifacı yanını ele alıp yarayı kısa geçtiklerinden çözülemiyor tam olarak şiron haritalarda.

Şiron zehri beden ya da organdadır genelde. Mesela kanser olduğunu öğrenen hasta “hayat zaten berbat daha ne diye savaşayım” deyip tüm imum sistemini psikolojik olarak öldürebilir ve savaşmaz bu hastalığa karşı. Alkol ne kadar Neptün ile bağdaştırılsa da bazı durumlarda direkt Şiron’a bakılmalıdır. Yine kendini bırakmadır, bedene dikkat etmemedir. Neptün alkoliği “tüm” olabilmek için içer, hayatta kalabilmenin yedek deposudur alkol, uyuşturucu vs Neptün insanı için. Ancak Şiron bağımlılıkları acı dindirmek içindir. Acıyı ve kızgınlığı bastırır Şiron bağımlısı alkol vs ile. Şiron şöyle der “hemen ağzına bir lokma ekmek ya da pasta at, olmadı iki kadeh iç, hemen kızgınlığını bastır yoksa elinden bir kaza çıkacak”. Şiron zehrini böyle atacağımıza başka tarafa yönlendirmeyi bilmeliyiz kızgınlığımızı atıp sakinleyebileceğimiz; yazmak, terapi, resim yapmak… bu tarz şeylerle.

Şiron moraldir, moralimizle ilgilidir. Şiron’umuzun bulunduğu burç ve ev konumuyla başkalarına verdiğimiz zararların farkındalığını yaşamayız. Düşünülmeden ve kasıtsızca veriyoruzdur. Şiron ya da Satürn’ümüzle hareket ettiğimizde başkalarına umulmadık acılar verebiliriz ama neden yaptığımızı bilmeyiz hatta acı verdiğimizi bile bilmeyiz yaptığımızla.

Şiron’u su elementinde olanlar en acı yarayı almıştır diyesim var çünkü su elementi zaten tümüyle duygusal olan demektir, iç yaralara bakacağız orada mesela. Mitolojide Şiron yara almadan önce öğretmen ve filozoftu. O yüzden şifamızı kendimiz arayacağız bulunduğu burç ve ev konumuna göre. Şifa yanı; kendini, bedenini, dünyayı, insanlığı, olup biteni, savaş ve afetlerle kabul etmekten geçer.

Liz Green tercüme KuKi